Tekneden Balık Avı
Balıkçılığı amatör olarak yapıyor ve belirli aralıklarla tekneyle açılıyorsanız eğer,bir hafta öncesinden sarar sizi heyecanı. Önce hazırlıklarınızı yaparsınız: Olta hazırlanır, makinenin bakımı yapılır, kullanılacak kamış seçilir, takımlar bağlanır ve yemler hazırlanır. Takım çantasında olması gereken kurşunlar, fırdöndüler, klipsler ve dahası… Aslında bu hazırlık bile sizi yormaya yeter ama hiç bir yorgunluk hissetmezsiniz; çünkü heyecanlı bir iş için hazırlanıyorsunuz.
Daha sonra denizlerde rüzgar ve dalga boyunu takip edersiniz; rüzgar var mı? varsa hangi yönden kaç şiddetinde?, dalga boyu kaç? tekneyi çok sallar mı? Ta ki denize açılana kadar bu sorular kafanızı meşgul eder.
O gün erken yatarsınız. Daha gün doğmadan kalkar eksik kalan hazırlıklarınızı tamamlarsınız. Netice olarak sefere çıkan bir asker edasıyla tam teçhizatlı olarak gün doğmaya yakın teknede hazır olursunuz.
Avlak yerine gelene kadar bir süre tekneyle yolculuk yaptıktan sonra vira bismillah deyip oltayı denize salarsınız. İşte tam da bu sırada sizin sabrınızın sınanması başlar. Zaman zaman pes edesiniz. Bazen de oltayı bir kenara bırakıp, denizin uçsuz bucaksız maviliğine dalarak biraz kestirmek daha güzel gelir.
Arada bir oltaya vuran balık sizde heyecan yaratır. Çoğu zaman denizin dibinden yüzeye çıkana kadar lagos, grida, bazen akya bazen de farklı bir büyük balık, tekneye çıkınca izmarit yada barbun olur. Bu bile bir balıkçının hayal gücünün somut göstergesidir.
Evin yolunu tuttuğunuzda genellikle şu espriye maruz kalırız. Acaba eve dönerken bir balıkçıya mı uğrasak? Burada anlatmaya çalıştığım şey balıkçılık işinin şans işi olduğudur.Siz siz olun yakaladığınız balıktan ziyade; yakaladığınız bu doğayla ve güzelliklerle baş başa kalmanın tadını çıkarın.